Kitap yorumu, Book review (Cesur yeni dünya, Brave new world)
Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya
(Aldous Huxley - Brave New World)
"Hey Cesur (Güzel) Yeni Dünya ki içinde böyle insanlar var!"
- Miranda, Shakespeare'in Fırtına adlı eserinde, deniz kazası geçirip sahile vuran saray mensuplarını ilk gördüğünde...
Bu eseri okumaya Barış Özcanın YOUTUBE'da izlediğim videosu esasında karar verdim. "Geleceği tahmin eden romanlar" adlı videosunda da bu eserden bahs etmiş, alındığında insanın ruh halini değişen ilaçların (kitaptakı ismi ile SOMA bizim zamanımızın antidepresanları) o yazdıktan 18 yıl sonra bulunması gerçeği ise bu kitabı okumam için güçlü bir arzu yaratdı... ki pişman olmadım :)
Kitabın "Sunuş" ve "Sonsöz" adlı başlangıç ve son kısımları iki şahsın (Margaret Atwood ve David Bradshaw) bu kitap hakkında 2007 ve 1993 yıllarında yazdıkları yorumlardan oluşuyor. (ya da en azından benim aldığım "İthaki" yayınları'nda öyle... )
Margaret Artwood'a göre: "20. yüzyılın ikinci yarısında, iki öngörülü kitap gölgesini düşürdü geleceğimize. Biri zalim, beyin yıkayan, totaliter bir devletin korkunç tasavvuruyla George Orwell'in 1949-da yazdığı "1984"tü... Diğeriyse Aldous Huxley'nin farklı ve daha yumuşak bir totalitarizm şeklini sunduğu Cesur Yeni Dünya'ydı (1932); refahın gaddarlıla değil de mühendislikle, şişelerde büyütülen bebeklerle, hipnoz üzerinden iknayla, üretim çarkının tekerleklerini sürekli döndüren tüketimle, yönetimdekiler tarafından dayatılan, cinsel hüsranı ortadan kaldıran rastgele birlikteliklerle, oldukca zeki bir idari sınıf ile basit işlerini sevecek şekilde programlanmış yarım akıllı işçilerin oluşturduğu alt grup arasında değişen, önceden belirlenmiş bir kast sistemiyle ve somayla, yani hiçbir yan etkisi olmaksızın anında mutluluk veren bir ilaçla elde edildiği bir totalitarizm..." kitapta bahsedilen olayların kavranması için burada yazılmış utopik meseleleri olduğu gibi yazmak istedim... Onu belirtmem gerek ki, kitapta kahramanların başına gelen olaylardan çok bu utopik dünyadakı insanların yaşam tarzına daha fazla dikkat ediyorsunuz, bu Cesur Yeni Dünyanın sakinlerini anlamaya çalışıyorsunuz... piramitleri hiç görmeyen, Shakespeare'i hiç duymayan, tanrıyı bilmeyen sakinleri... Kitap'ta gerçek zamandakı dünyamızla hem çok alakalı, hem de çok farklı olan bazı incelikleri yakalamak da eğlenceliydi... Mesela, "Dipsiz Geçmiş'e kadar yolun var" ifadesinin kullanışında cehennemin utopik dünya insanları için anlamının gösterilmesi gibi...

Kitapta dikkatimi çeken kısımlardan biri de yeni dünyadakı sistemin yöneticilerinden birinin bilim ve mutluluk üzerine yaptığı konuşma oldu: " Bana seçenek tanıdılar; ya saf bilimle uğraşmaya devam edebileceğim bir adaya gönderilecektim ya da zaman içinde başarılı olarak gerçek bir Denetçiler Konseyi'ne katılacaktım. Bunu seçtim ve bilimden vazgeçtim... Bazen bilimden vazgeçtiğim için pişmanlık duyuyorum... Mutluluk zor zanaat, özellikle de konu başkalarının mutluluğu olunca. İnsan eğer sorgulamaksızın kabullenmeye şartlandırılmamışsa, mutluluk, gerçekten çok daha zor bir uğraş... Bilim... faydalı olduğu kadar da tehlikelidir. Bize, tarih boyunca ulaşılan en istikrarlı dengeyi sunmuştur. Çin'deki istikrar bile, kıyaslandığında son derece güvensiz kalır... Ama bilimin yaptıklarını bilim bozmasına izin veremeyiz. Bu yüzdendir ki bilimsel araşdırmaların kapsamını sınırlamaktayız...
" Denetçiyle "Vahşi" diye tanımlanan Yeni Dünya'nın sınırları dışındakı John'un bu konuşması da üzerine düşünülmesi gereken derin konulardan zannımca:
"Ama ben yan etkileri severim."
"Biz sevmeyiz," dedi Denetçi. "Biz her şeyi keyifli yapmayı yeğleriz."
"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum."
"Aslında," dedi Mustafa Mond, "siz mutsuz olma hakkını istiyorsunuz."..."Eklemek gerekirse, ihtiyarlama, çirkinleşme ve iktidarsız kalma hakkını da istiyorsunuz; frengi ve kansere yakalanma haklarını, açlıktan nefesi kokma hakkını, sefil olma hakkını, sürekli yarın ne olacak korkusu içinde yaşama hakkını, tifoya yakalanma hakkını ve her türden ağza alınmaz acıyla işkence çekerek yaşama hakkını da istiyorsunuz."
Uzun bir sessizlik oldu. Sonunda Vahşi, "Hepsini istiyorum," dedi
Mustafa Mond omuzlarını silkti. "Hepsi sizin olsun," dedi.
Son olarak Sonsözde belirtildiği gibi... bu eser Orwell'in "1984" eseri ile birlikte XX yüzyılın kara ütopya veya karşı-ütopya romanlarından sayılıyor... Üzerine düşünmük, hayatı sorgulamak, felsefeye dalmak istiyorsanız bu kitap size göre :)
...
0 yorum:
Yorum Gönder